6. MUSA ES-SÂNÎ'DEN TARHANLARA ULAŞAN SEYYİDLER ZİNCİRİ
Osmanlı Devletinde başlangıçta şerif ve seyyidlerin kayıt ve takip işlemlerini kadılar yürütüyordu. Osmanlılar’da benzeri bir müessesenin ihdası ile ilgili ilk bilgiler Yıldırım Bayezid dönemine kadar iner. Seyyid ve şeriflerle ilgilenmek üzere Yıldırım Bayezid zamanında 802 Ramazanında (Mayıs 1400) bir makam ihdas edildiği ve bu makama ilk olarak Bağdat eşrafından, Bursa’da İshâkıyye (Kâzerûniyye) zâviyesi postnişini Seyyid Muhammed Nattâ‘ Hüseynî’nin getirildiği bilinmektedir. Ankara Savaşı’ndan sonra Timur ordularına esir düşen ve serbest bırakılmasının ardından Hicaz’a giden Seyyid Muhammed Nattâ‘, II. Murad zamanında (1421-1444) Bursa’ya dönerek tekrar eski görevine başladı. Vefatı üzerine yerine büyük oğlu Zeynelâbidin geçti.
Bu makamın Osmanlı Devleti’nde kurumlaşma süreci açısından önemli dönüm noktası, II. Bayezid’in 900’de (1494) bu göreve hocası (Mu’allim-i Sultân) Seyyid Abdullah’ın oğlu Seyyid Mahmud’u maaşlı olarak tayin etmesiyle gerçekleşti. Bu tarihe kadar görevliler devletten düzenli bir ücret almaz ve “nâzır” unvanıyla anılırlardı. Yeni tayinle birlikte, Memlük yönetimindeki Mısır ve Suriye gibi merkezlerde aynı görevde bulunan kişinin Nakîbü'l-eşrâf unvanını kullanmasından hareketle Osmanlı Devleti’nde de bu unvan benimsendi. Nakîbü'l-eşrâf unvanını kullanan ilk kişi olan Seyyid Mahmud vefatına (ö. 944/1537 [?]) kadar bu görevde kaldı.46
Burada bizi ilgilendiren husus, Seyyid Abdullah’ın babasının adının Horasanlı olması ve Amasya’da Sultânın Hocası olarak bulunmasıdır ki, Tarhan ailesinin elindeki Siyâdet belgesindeki isimler de Horasan’dan gelen seyyidlerdendir.47 Aşağıda Merzifon’da bulunan kitâbe de, Merzifon ve Amasya taraflarına Arapların ve bu arada seyyidlerin akın ettiğine bir işaret sayılabilir.
46 Amasyalı Abdi-zâde Hüseyin Hüsâmeddin, Amasya Tarihi, İstanbul, Necm-i İstikbal Matbaası, 1927, c. III, sh. 241 vd.; Ş. Tufan Buzpınar, DİA, c. 32; sh. 323, Nakîbü'l-eşrâf; Rüya Kılıç, Osmanlıda Seyyidler ve Şerifler, Kitap Yayınevi, İstanbul, 2005. 47 Rif’at Efendi, Davhat’ün-Nukabâ, İstanbul, 1283, sh. 10.
6.1 Tarhan Ailesindeki Şecere’ye Göre Neseb Zinciri
Burada vereceğimiz bilgiler başka belgelerle de teyid edilmiştir.Tarhan ailesinin elimizde bulunan şeceresine göre, Mûsâ es-Sânî’den itibaren devam eden silsile şöyledir:
6.2 Seyyid Ahmed El-Müsennâ'dan 981/1573 Yılına Kadar Olan Neseb Bağları ve Belgeleri
1) Çelebi Sultân Mehmed’in Merzifon’daki Vakıflarıyla Alakalı Vakfiyedeki İpuçları:
Şu anda İBB Kütüphânesinde tek nüshası bulunan (MC_Evr_000036-20_000) Çelebi Sultân Mehmed Vakfiyesinde de, Tarhan ailesine ait bazı ipuçları bulunmaktadır. Burada iki şeyi hatırlatmakta fayda vardır:
Birincisi, daha sonra zikredeceğimiz belgelerden açıkça anlaşılmaktadır ki, Tarhan ailesinin dedeleri, bu vakfiye gereğince Caminin imamıdırlar ve bu böyle devam eylemiştir. 820/1417 tarihli bu vakfiyede zikredilen isimler ve görevleri bizim için önemlidir.
İkincisi, yaptığımız araştırmaya göre bu vakfiyenin orijinali sadece bahsettiğimiz İBB Muallim Cevdet Arşivinde bulunmaktadır.
Şemseddin Muhammed b. Muhammed b. Ali, Şeceremizde İmam Ca’fer Sâdık’ın torunları arasında zikredilmektedir. O halde bu şecerenin, diğer işaret ve karinelerden hareket ederek 1200 Milâdî yıllarında kaleme alındığını söyleyebiliriz. Tarhan Ailesi Şeceresinin neseb sâhibi olarak zikredilen Ahmed el-Müsennâ da bu tarihlerde yaşayan birisi olması kuvvetle muhtemeldir. O halde şecere 1200 Milâdî yıllarında kaleme alınmıştır. Tarhan ailesinin dedeleri, Çelebi Sultân Mehmed’in Vakfiyesine göre Caminin imamıdırlar 820/1417 tarihli bu vakfiyede zikredilen isimler ile Şecere arasındaki bilinmeyen kısım 1200-1400 aralığıdır. Vakfiyeye göre bu caminin imamı olan şahsiyetin soyağacı şöyledir:
2) 945/1539 Tarihli Nakîbü'l-eşrâf Muhterem Efendi Defterine Göre Neseb Zinciri:'
Es-Seyyid Muhammed Muhterem Taşkendî Hazretlerinin türbesi, Yerebatan Sarnıcı yanında bulunan evinin civarındadır. Seyyid, âlim ve nakşibendî tarikatı büyüklerindendir. Türkistan’ın Taşkent şehrinde doğdu. Yüksek dinî ilimleri beldesinde bulunan medreselerde okudu. Hac vazifesini ifa ettikten sonra Hicaz’dan hilafet merkezi olan İstanbul’a geldi. Devrin padişahı Kanuni Sultan Süleyman Han tarafından burada kendilerine tahsisat verilerek ikamet etmesi temin edildi. 1534 senesinde Nakîbü'l-eşrâf Mahmud Efendi’nin vefatı üzerine bu makama tayin olundu. Nakşibendî tarikatı büyüklerinden Şeyh-i Celil Abdullatif Buhari hazretleri Nakîbü'l-eşrâf Muhterem Taşkendî hakkında “Bu zat, Seyyid ve Sahihün-Nesebtir” diye hüsn-ü şahadette bulunmuş ve sözlerinin devamında da “Çok muhabbet duyduğumuz bir evladımızdır.
Bunun için onları ziyaret kasdıyla aylar süren yolculuğu göze aldık” buyurunca Sultanın ve Vezirlerin gözünde Muhterem Efendi’nin kadri ve kıymeti çok artmıştır. Rivayete göre Muhterem Taşkendi Hazretleri Kanuni’nin cenaze namazını kıldırmıştır. Sultan II. Selim Han’ın saltanat yıllarında Seyyid Muhterem Efendi Hazretleri’ne olan hürmeti ve itibarı artarak devam etmiştir. Hicri tarih itibariyle 39 yıl Nakîbü'l-eşrâf'lık hizmetini doldurmuşken 4 Temmuz 1572 tarihinde vefat ederek Ayasofya Camii yakınında, Yerebatan Sarnıcı yanında bulunan evinin civarına defnolunmuştur.48 Tarhan ailesinin elindeki Şecerede Seyyid Ahmed el-Müsennâ, Sâhib’ün-Neseb olarak vasıflandırılmıştır. Bu aradaki bağlantıyı tam oturtamadık. Ancak ya yok hükmünde veya Seyyid Cüneyd el-Mahbûbî ile arasında çok az insan olsa gerektir.
Sâniyen, bu şecereyi isbat eden ve ailenin elinde bulunan ve Nakîbü'l-eşrâf Seyyid Muhammed bin Tâceddin el-Hüseynî tarafından kaleme alınıp mühürlenen Siyâdet Vesikasını bu kitapçığa alalım. Mûsâ es-Sânî ise 826 tarihinde vefat eylemiştir. Elimizdeki beş dede aslında aradaki bu kopukluğu tamamlayabilir. Ancak belge lâzımdır. Siyâdet Hüccetinin Nakîbü'l-eşrâf Muhterem Efendi Defterinde kayıtlı olduğunu görüyoruz. Muhterem Efendi Taşkend’lidir. Hacdan sonra İstanbul’a gelip 940’da (1533/34) Nakîbü'l-eşrâf oldu. 22 Safer 999’da (20 Aralık 1590) vefat eylemiştir. Ayasofya’da medfundur. Sahih nesep seyyiddi.49 Elimizdeki belgelere göre 1863 tarihinden bugüne kadar sülâlenin şeceresi resmî belgelerle sabittir. 945/1539 tarihli Siyâdet Belgesine göre ise, bu tarih öncesi 5 dede belgeyle sabittir.50
48 Mehmed Süreyya, Sicill-i Osmanî, c. IV, sh. 98. 49 Mehmed Süreyya, Sicill-i Osmanî, c. IV, sh. 98. 50 Meşihat ARŞİVİ, Nakîbü'l-eşrâf Defterleri, IST_MFT_MSH_DFT01_00068_0001_0027 (nr. 1, vrk. 26/b).v
FARSÇA BERÂT ÖZETİ
Bu Siyâdet Berâtını Nakîbü'l-eşrâf Seyyid Muhammed bin Tâceddin el-Hüseynî kaleme almıştır.
“Bu hüccet mahallinde nâ-mevcud olub lakin sahih olduğuna cemm-i ğafîr ihbâr ettiklerinden mâ’adâ nukabâ-i sâlife –rahimehumullah-dan nice efendiler imzâ ve mühürleri olmağla mahall-i şübhe olmamağın tafsil üzere asıl Deftere kaydolundu.
Hamd O Allah’a olsun ki, siyâdet ağacını sa’âdet diyarında bitirmiştir.ğ>
Salât u selâm nesebi yüce olan Zata ve diğer peygamberlere olsun.
Hamd ve salâtdan sonra avâm ve havâssa duyurulur ki, bu berâtın yazılma sebebi Seyyid Nebî bin Seyyid Ali bin Seyyid Süleyman bin Seyyid Hisârlı bin Seyyid Cüneyd el-Mahmûdî’nin siyâdeti meselesidir. Seyyidler ve Şerifler huzurunda asla yalan ve tahrife başvurulmadan sahih seyyid oldukları ortaya çıkmıştır.
Bu Siyâdet Berâtı 17 Zilka’de 945 yılında kaleme alınmıştır.
ŞAHİDLER: Seyyid Osman bin Seyyid Ahmed; Seyyid Muhammed bin Seyyid Muhammed; Seyyid Ali; Seyyid Ramazan bin Seyyid Muhammed Merzifonî; Seyyid Hasan bin Seyyid Mustafa
6.3 981/1573-1256/1841 Tarihleri Arasındaki Nebioğlu Neseb Silsilesi ve Belgeleri
Evvelâ bu döneme ait şecereyi toplu olarak verelim ve daha sonra da dayanağımız olan belgeleri değerlendirelim:
1) 981/1573 tarihli Mühimme Kaydı: Başbakanlık Osmanlı Arşivi, A_{DVNSMHM_00041_00128’da bulunan aşağıdaki Mühimme Defterinde hükümde adı geçen zatın Nebioğlu ailesinden olduğunu tahmin ediyoruz. Ancak kesin kanaat hasıl olmadığından zayıf bir çizgiyle bağlıyoruz. Bu hükümde geçen zat Seyyid Ali’dir ve Merzifon’daki Devlet Hatun Evkafı görevlisidir. Hükmün sonunda 981/1573 tarihi kayıtlıdır.
2) Nakîbü'l-eşrâf Seyyid Mehmed Said Efendi Defteri (1098/1687) Es’ad-zâde Seyyid Mehmed Efendi’nin (1098/1687) kaleme aldığı 27 (94) nolu Seyyid Teftiş Defterinde Merzifon Seyyidleri kayıtlı bulunmaktadır. Bu defterden açık bilgilere ulaşamadık. Ancak sh. 13’de kaydedilen Kadı Mahbûb Mahallesinde sâkin Seyyid Ahmed oğlu Seyyid Mahmud ve Seyyid Mustafa, Tarhan Neseb zincirine dâhil midir emin değiliz; ancak ihtimâl kuvvetlidir.51
51 IST_MFT_MSH_DFT01_00094_0001_0020.
3) Seyyid Emir Ca’fer Efendi Defteri (1108/1697): Seyyid Emir Ca’fer Efendi (1108/1697)’nin kaleme aldığı Teftiş Defteri, 23 (95) nolu defterdir ve burada Merzifon’daki Seyyidler hakkında bilgi vardır. Bunlar arasındaki kuvvetli tahminimiz şöyledir:
4) 1169/1756 Tarihli Vesika: Bu belgeye göre Merzifon’da Cami-i Cedid Mahallesi 43. Nüfus 1 numarada mukim iki Nebioğullarından şahıs bulunmaktadır: Seyyid Ahmed ve Seyyid Halil.
“Bismillah
Haremeyn-i Muhteremeyn Evkafından Merzifon’da vâki merhum ve mağfurun leh Çelebi Sultân Mehmed Hân –Tâbe serâhu- Evkafından almak üzere yevmî iki akçe vazife ile rubu’ hisse dersiâmm ve yine vakf-ı Müşârun ileyhden almak üzere yevmî beş akçe vazife ile Câmi-i Şeriifinde nısıf hisse-i Ders-i âmm ve yine vakf-ı müşârün ileyhden almak üzere yevmî nîm akçe vazife ile rubu’ hiss devir-hân-ı Câmi-i Şerif-i Atîk ve yevmî nîm akçe ile rubu’ devir-hân-ı Câmi-i Şerif-i Cedid ve şehriye 12.5 akçe ve senede rubu’ müdd hinta ile du’â-gûy cihetlerine başka başka berât-ı şerif ile ber-vech-i iştirâk mutasarrıf olan Seyyid Ahmed ve Seyyid Halil’den merkum Seyyid Ahmed bundan akdem fevt olub mu’ahharan merkum Seyyid Halil dahi fevt olub hidmet-i lâzımeleri mu’attal kalmakla müteveffây-ı merkumun sulbî oğlu olub Merzifon’da Cami-i Cedid Mahallesinin Nüfus Defterinin 43. Hânesinde 1. Numarasında mukayyed erbâb-ı istihkakdan işbu bâ’is-i mazbata Seyyid İbrahim dâ’îleri her veçhile elyak ve mahal ve müstahak olmakla nısf-ı cihât-ı mezkûre müteveffây-ı merkum Seyyid Halil’in mahlûlünden sulbî oğlu mezbûr İbrahim kulları üzerine tevcih ve yedine müceddeden bir kıt’a Berât-ı Şerif-i âlî-şân sadaka ve ihsân buyurulmak ricasıyla taraf-ı şer’îden i’tâ olunan i’lâm-ı şer’î musaddak mazbata-i âcizâneleri terkim ve takdime ictisâr kılındı. Bâki emr ü ferman Hazret-i men lehül-emrindir. Fî 9 Cemâziyelûlâ sene 1169.
5) 1226 ve 1270 Tarihli Kayıtları İhtivâ Eden Belgeler:
Elimizdeki bu belgeler 1226 ila 1270 arası neseb zincirindeki isimleri belirlememize yardımcı olmuştur.52 Bu bilgileri ihtivâ eden belgeler, isimlerle alakalı hem tarih ve hem de adres bilgilerini ihtivâ etmektedir. Belgeler tamamen Sivas Vilâyetine bağlı Merzifon Kazası Cami-i Cedid Mahallesine ait Nüfus Defterinin 43. Hânesi ve 1 Numaralı eve aittir ki, Nebioğlu Ailesinin adresini vermektedir. Ayrıca belgelerde isimler hep Seyyid ünvanıyla zikrolunmaktadır. Bu belgelerden çıkardığımız isimler şöyledir:
"Bahsedilen Mahalde sâkin olan zat, Kasım Ağa arzına göre Seyyid İbrahim'dir. Fî sene 1226/1811"
52 1226 ve 1270 tarihli Kayıtları İhtivâ Eden Belgeler (Başbakanlık Osmanlı Arşivi, EV_BRT__00007_00011_003; Başbakanlık Osmanlı Arşivi, EV_BRT__00021_00012_001).
Der-i Devlet-i Mekîne arzı- Dâ’îy-i Mekîneleridir ki,
Haremeyn-i Muhteremeyn Evkafından Merzifon’da vâki merhum ve mağfurun leh Çelebi Sultân Mehmed Hân –Tâbe serâhu- Evkaf-ı Şerifi mahsulünden almak üzere yevmî bir akçe vazife ile Câmi-i Şerif-i Atîk’de cüz-hân ve yevmî bir akçe ile Câmi-i Şerif-i mezbûrda nısıf hisse devir-hân, şehriye 25 akçe ile du’â-gûy ve senede nısf-ı’ müdd hintaya bâ berât mutasarrıf olan Seyyid Muhammed, Seyyid Ahmed ve Seyyid Halil’den merkumân Seyyid Muhammed ve Seyyid Ahmed bundan akdem fevt olub muahharan merkum Seyyid Halil dahi fevt olub yeri hâlî ve hidmet-i lâzımesi mu’attal kalmakla müteveffây-ı merkumun sulbî oğlu olub Merzifon’da Cami-i Cedid Mahallesinin Nüfus Defterinin 43. Hânesinde 1. Numarasında mukayyed erbâb-ı istihkakdan işbu bâ’is-i mazbata Seyyid İbrahim kulları her veçhile elyak ve mahal ve müstahak olmakla sülüs-ı cihât-ı mezkûre müteveffây-ı merkum Seyyid Halil’in mahlûlünden sulbî oğlu merkum Seyyid İbrahim kulları üzerine tevcih ve yedine müceddeden bir kıt’a Berât-ı Şerif-i âlî-şân sadaka ve ihsân buyurulmak ricasına ol ki, vâkı’ul-hâl bil-iltimâs pâye-i serîr-i saltanat-ı a’lâya arz ve i’lâm olundu. Bâki emr ü ferman Hazret-i men lehül-emrindir.
Es-Seyyid Halil
Fî 9 Cemâziyelevvel sene 1269
6) Nebîzâdeler ile alakalı 1226 ve 1246 tarihli Fermanlar: Bu fermanlar iki şeyi ortaya koymaktadır: Birincisi, Mecelle’ye göre ferman, İslam Hukuku açısından kesin yazılı delillerin başında gelmektedir. İkincisi; Nebioğlu ailesi kesinlikle seyyiddirler. Şimdi daha ayrıntılı olduğu ve birinci ile aynı muhtevâyı taşıdığı için 1246 tarihli fermanı transkribe edelim:
Nişân-ı şerîf-i âlîşan-ı sâmî-mekân-ı sultânî ve tuğrâ-yı garrâ-yı cihânsitânî-i hâkânî hükmi oldur ki:
İftihâru’l-havâs ve’l-mukarrabîn mu’temedü’l-mülûk ve’s-selâtîn muhtâru’l-’izz ve’t-temkîn bi’l-fi’il dârü’s-sa’âdetü’ş-şerîfe ağası olub Haremeyn-i Şerîfeyn Evkafı Nâzırı olan Abdullah Ağa –Dâme Uluvvuhû- Divan-ı Hümâyûnuma arz gönderüb taht-ı nezâretinde olan evkafdan Merzifon’da vâki’ merhum ve mağfurun leh Çelebi Sultân Mehmed Hân –Tâbe serâhu- Evkaf-ı Şerifi evkafından almak üzere yevmî nîm akçe ile rubu’ hisse devir-hân-ı Câmi-i Şerif-i Atîk ve yevmî nîm akçe ile rubu’ hisse cüz’-hân-ı Câmi-i Şerif-i Cedîd ve şehriye 12,5 akçe ve senede nısf-ı’ müdd hinta ile du’â-gû vazifelerine mutasarrıf olan Hasan bin Seyyid Ali bilâ-veled fevt olmakla mahlûlünden erbâb-ı istihkakdan müşterikleri işbu râfi’în-i tevkî’-i refî’iş-şân-i Hâkânî Seyyid Ahmed ve Seyyid Halil –Zâde salâhuhumâ- müştereken tevcihini mütevellisi El-Hâcc Hâfız Mehmed Emîn Halife –Zîde kadruhû- ve Merzifon Kâdîsi Mevlânâ Es-Seyyid Mahmud Kâmil –Zîde ilmuhû- i’lâm etmekle mûcebince müştereken merkumâna tevcih etmek ve yedlerine berât-ı âlîşân verilmek ricâsın etmeğin mûcebince tevcih olunmak fermân olunmağın haklarında mezîd-i inâyet-i Padişâhânem zuhûra getürüb Ağay-ı Müşârünileyhin arzı mûcebince 1246 senesi Ramazan’ının 16. gününde bu berât-ı hümâyûnumu verdim ve buyurdum ki: Merkumân Seyyid Ahmed ve Seyyid Halil –Zide salâhuhumâ- varub müşterekleri müteveffây-ı merkum mahlûlünden ciheteyn-i müşterekeyn hisselerine ber-vech-i iştirâk mutasarrıflar olub edây-ı hizmet eylediklerinden sonra ma’a dû’â-gûy ta’yîn olunan cem’an yevmî bir ve şehriye 12.5 akçe vazifeleri evkaf-ı mezbûre mahsulünden mütevellisi olanlar yedinden alub mutasarrıf olalar. Şöyle bileler; alâmet-i Şerife itimad kılalar. Şevvâl 1246 Kostantınıyye.
7) 1246 (1830) Tarihli Nüfus Defteri: 1246 (1830) Tarihli Nüfus Defterine göre Tarhan ailesiyle alakalı iki kayıt bulunmaktadır:53
53 Başbakanlık Osmanlı Arşivi, NFS. D. 02140, sh. 88. Tarih: 1246.
8) 1256 (1841) Tarihli Nüfus Defteri: NFS.d.._2241-_28.10.2017 09-47-19, sh. 146, 156 ve 162’de kayıtlı bulunan nüfus kayıtlarına göre Câmi-i Cedid Mahallesi sâkinlerinden Nebioğulları sülalesine ait şu kayıt çıkmaktadır:
9) 1259 (1843) Tarihli Nüfus Defteri: Başbakanlık Osmanlı Arşivi. NFS. D. 02238, sh. 25-26’da kayıtlı bulunan nüfus kayıtlarına göre Câmi-i Cedid Mahallesi sâkinlerinden Nebioğulları sülalesine ait şu kayıt çıkmaktadır:55
55 Başbakanlık Osmanlı Arşivi, NFS.d.._2243-_28.10.2017 10-24-29, sh. 126-127. Tarih: 1262 (1845).
10) 1262 (1845) Tarihli Nüfus Defteri: Başbakanlık Osmanlı Arşivi, NFS.d.._2243-_28.10.2017 10-24-29, sh. 126-127’de kayıtlı bulunan nüfus kayıtlarına göre Câmi-i Cedid Mahallesi sâkinlerinden Nebioğulları sülalesine ait şu kayıt çıkmaktadır:54
54 NFS.d.._2241-_28.10.2017 09-47-19, sh. 146, 156, 162, 1256/1841 tarihli.