YAZILAR
1. GENEL OLARAK İSLÂM TARİHİNDE SEYYİDLER VE ŞERÎFLER
Evet bugün tarih-i âlemde hiçbir nesil, şecere ile ve senedlerle ve an’ane ile birbirine muttasıl ve en yüksek şeref ve âlî haseb ve asil neseb ile mümtaz hiçbir nesil yoktur ki, Âl-i Beyt’ten gelen seyyidler nesli kadar kuvvetli ve ehemmiyetli bulunsun. Eski zamandan beri bütün ehl-i hakikatın fırkaları başında onlar ve ehl-i kemalin namdar reisleri yine onlardır. Şimdi de, kemmiyeten milyonları geçen bir nesl-i mübarektir. Mütenebbih ve kalbleri imanlı ve muhabbet-i Nebevî ile dolu ve cihandeğer şeref-i intisabıyla serfirazdırlar.
Devamını Oku
2. HZ. ALİ, ÇOCUKLARI VE BEDİÜZZAMAN'IN HEM ŞERİF VE HEM DE SEYYİD OLUŞUNA DAİR ŞECERELER
Evet bugün tarih-i âlemde hiçbir nesil, şecere ile ve senedlerle ve an’ane ile birbirine muttasıl ve en yüksek şeref ve âlî haseb ve asil neseb ile mümtaz hiçbir nesil yoktur ki, Âl-i Beyt’ten gelen seyyidler nesli kadar kuvvetli ve ehemmiyetli bulunsun. Eski zamandan beri bütün ehl-i hakikatın fırkaları başında onlar ve ehl-i kemalin namdar reisleri yine onlardır. Şimdi de, kemmiyeten milyonları geçen bir nesl-i mübarektir. Mütenebbih ve kalbleri imanlı ve muhabbet-i Nebevî ile dolu ve cihandeğer şeref-i intisabıyla serfirazdırlar. Böyle bir cemâ’at-ı azîme içindeki mukaddes kuvveti tehyic edecek ve uyandıracak hâdisat-ı azîme vücuda geliyor.
Devamını Oku
3. HZ. HASAN VE ŞERÎFLER
Hasan bin Ali bin Ebu Talib, (624 – 669) Ali bin Ebu Talib ve Fatıma Zehrâ’nın büyük oğulları ve Peygamberimizin ilk torunudur. Şia çoğunlukla onu İmâmlarının ikincisi kabul eder, çok küçük bir fırkaya göre ise ikinci İmâm Hüseyin bin Ali’dir. Onun, Hz. Peygamberin Ehl-i Beyt’inden olduğu konusunda herkes hem fikirdir. Babası ile otuz yedi yıl, dedesi ile ise sekiz yıl birlikte bulunmuştur.
Hz. Hasan konusunda müstakil bir araştırma yapan Bakır Şerîf el- Kuraşi de, onun ancak “on üç kadınla” evlendiğini tespit etmiştir. Evlilikleri gibi, Hz. Hasan’ın çocukları konusunda da birbirinden farklı rivayetler vardır: Bunların kızlı erkekli olarak sayıları, 12, 13, 15, 16, 19, 20, 23 olarak zikredilir.
Devamını Oku
4. HZ. HÜSEYİN VE SEYYİDLER (SÂDÂT)
Hazret-i Hasan’ın neslinden gelen aktablar, hususan Aktab-ı Erba’a ve bilhâssa Gavs-ı A’zam olan Şeyh Abdülkadir-i Geylânî ve Hazret-i Hüseyin’in neslinden gelen İmâmlar, hususan Zeynelâbidîn ve Cafer-i Sâdık ki, herbiri birer manevî mehdi hükmüne geçmiş, manevî zulmü ve zulümatı dağıtıp, envâr-ı Kur’aniyeyi ve hakâik-i imaniyeyi neşretmişler. Cedd-i emcedlerinin birer vârisi olduklarını göstermişler.Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm Hazret-i Hasan ve Hüseyin’e karşı küçüklüklerinde gösterdikleri fevkalâde şefkat ve ehemmiyet-i azîme, yalnız cibillî şefkat ve hiss-i karabetten gelen bir muhabbet değil, belki vazife-i nübüvvetin bir hayt-ı nuranîsinin bir ucu ve veraset-i Nebeviyenin gayet ehemmiyetli bir cemâ’atinin menşei, mümessili, fihristesi cihetiyledir.
Devamını Oku
5. TARHAN ŞECERESİNİN TARİHLENMESİ (1200 MİLÂDÎ) VE HZ. HÜSEYİN'İN NESLİNDEN GELEN SEYYİDLER
Elimizdeki Tarhan Ailesine ait şecere Anadolu’da ve hatta Amasya’da kaleme alınmıştır. Kaleme alındığı tarihi, hem Hz. Hasan ve hem de Hz. Hüseyin’in neslinden gelen seyyidlerle alakalı isimlendirmelerden çıkarabiliyoruz. Mesela İmam Ca’fer-i Sâdık’ın çocukları ve torunları zikredilirken Şerîf Melik Şemseddin Muhammed’den bahsedilmektedir. Nâsırüddîn Hüseyn b. Muhammed b. Alî el-Ca‘ferî er-Rugadî el-Münşî (ö. 684/1285’ten sonra), Anadolu Selçukluları hakkındaki el-Evâmirü’l-Alâ’iyye fi’l-umûri’l-Alâ’iyye adlı Farsça eseriyle tanınan İranlı edip ve tarihçidir. Babası Mecdüddin Muhammed Tercümân ise Kûr-ı Surh (Kûh-ı Surh [?]) seyyidlerinden ve Cürcân şehrinin ileri gelenlerindendir.
Devamını Oku
6. MUSA ES-SÂNÎ'DEN TARHAN'LARA ULAŞAN SEYYİDLER ZİNCİRİ
Osmanlı Devletinde başlangıçta şerif ve seyyidlerin kayıt ve takip işlemlerini kadılar yürütüyordu. Osmanlılar’da benzeri bir müessesenin ihdası ile ilgili ilk bilgiler Yıldırım Bayezid dönemine kadar iner. Seyyid ve şeriflerle ilgilenmek üzere Yıldırım Bayezid zamanında 802 Ramazanında (Mayıs 1400) bir makam ihdas edildiği ve bu makama ilk olarak Bağdat eşrafından, Bursa’da İshâkıyye (Kâzerûniyye) zâviyesi postnişini Seyyid Muhammed Nattâ‘ Hüseynî’nin getirildiği bilinmektedir. Ankara Savaşı’ndan sonra Timur ordularına esir düşen ve serbest bırakılmasının ardından Hicaz’a giden Seyyid Muhammed Nattâ‘, II. Murad zamanında (1421-1444) Bursa’ya dönerek tekrar eski görevine başladı. Vefatı üzerine yerine büyük oğlu Zeynelâbidin geçti.
Devamını Oku
7. AİLENİN ELİNDEKİ RESMÎ KAYITLARA GÖRE SON HALKA
Bu ailenin elinde Merzifon Merkeze bağlı Hayreddin ve Yakub köylerinde arazileri olduğu ailece belirtilmektedir. Elimizdeki belgelere göre 1863 tarihinden bugüne kadar sülâlenin şeceresi resmî belgelerle sabittir. 1539 tarihli Siyâdet Belgesine göre ise, bu tarihten itibaren elimizdeki belgelerde isimler mevcut değildir.
Devamını Oku
8. NEBİOĞULLARININ ŞECERE-İ NESEBİYESİ
Devamını Oku